6 Mayıs 2014 Salı

Mihrap Yerinde Ama Cami Yıkık...

Show Tv’nin büyük umutlarla beklediği ve haftalarca tanıtımının yapıldığı,“Mihrap Yerinde” sonunda dün yayın hayatına başladı.

Başlamasına başladı da beklenen startı alamadı…

Yasemin Yalçın’ın ismini ilk duyduğumda, açıkçası eski günlerdeki gibi çekirdek çitleyip, çaylarımızı yudumladığımız ve ailecek kahkahalar atacağımız bir dizi geliyor düşüncesi uyanmıştı bende. Ama maalesef bu hayallerim dün akşam suya düştü.
Yasemin Yalçın dizinin isminin hakkını veriyor.”Mihrap Yerinde”..
Hakikaten yıllar geçmesine rağmen güzelliği ve tabi ki oyunculuğu sapasağlam ayakta. Birlikte olduğu kadroda gayet başarılı isimlerle dolu.Ne var ki “Cami Yıkık”.Yani, senaryo problemli.
Konu olarak baktığınızda kısaca: Kocası dolandırıcı çıkan zengin bir kadın, tüm varlığını yitirince iki çocuğu ile yaşadığı eski mahalleye geri döner. Amerikan filmlerinin ve hatta dizilerinin vazgeçilmez çatısı. Hayatını yeniden inşa etmek için eski kasabasına dönen ne Ben Affleck’ ler ne Cameron Diaz’ lar gördük. Mis gibide izlerdik.
Konu basit ama her daim içine farklı tatlar katıp, pişirebileceğin bir yemek aslında.
Durum böyle olunca “Mihrap Yerinde”’nin şansı çok da düşük değildi.
Fakat dizi başlayıp daha 10. dakikada gol atağına kalkmak istenince feci bir matematik hatasına ve saçmalığına maruz kaldılar.
(Yasemin Yalçın = Bol skeç,bol kahkaha ) denklemini kullanmak isteyen senaristler dizide bu mantığın seyirciye yapmacık gelebileceğini hesaba katmadılar. Denklemi yanlış kullandılar.
Ben, yine de ne olacak diye ısrarla ve kaşına kaşına diziyi izlemeye zorladım kendimi. Dizide ,ikinci hücumda Kadir Çöpdemir ile gole doğru ilerlemekti.Ancak sahnelerin uzunluğu ve neredeyse dizi Kadir Çöpdemir’in üzerinde algısı yaratması, dizinin ana karakterlerinden Zafer Algöz’ün yedek kulübesinde bekletilmesi ve sahaya geç ve üstelik sakat(çok yanlış bir karakter ve  diyaloglarla) sürülmesi seyircinin tribünleri boşaltmasına yetti bence.
Kendimi zor bela Survivor’a atıp “Turabiiiiii, ohhh beea! “ diye derin bir nefes almamla “Mihrap Yerinde “dizisi ile aramdaki ilişki başlamadan bitmiş oldu.
Bu sabah ratinglere baktığımda seyircinin de pek olumlu bir yaklaşımının olmadığını anlamış oldum.
Peki bundan sonra ne olur?
Cami’yi yeniden inşa etmek mi? Yıkık cami’ye sıvama yapmak mı?
Çözümler aranacaktır elbet ama dizinin önceden çekilmiş paket bölümleri varsa bunlarla ilerlemek pek de beklenen sonucu vermeyecektir.
Yasemin Yalçın’ı doya doya izlemek için sanırım onun yine kendi showunu yapmasını bekleyeceğim ya da süper bir projede yer almasını.



16 Nisan 2014 Çarşamba

ŞURA'NIN DİP BOYASINI RATİNG AFFETMEDİ.

KURT SEYİT ALARMI!

Kurt Seyit aylar öncesinden yaptığı tanıtımlarla, “Televizyona damgasını vuracak bir yapım geliyor “ hissiyatı ve merakı uyandırdı herkes de.
Yılbaşının ilk dansı diye verdiği tanıtım bile evde 2014’e son on sayarken, aklımızın ekranda kalmasına neden oldu.(Kız kardeşim bile kocasına sarılıp yeni yılını kutlarken, omzunun üstünden Kurt Seyid’in tanıtımını izlemeye çalışıyordu.)
Büyük produksiyona imza atılıyordu…
 İlk dört bölüm Moskova’da zor şartlar altında çekilmişti. Tanıtımlarda Şura(Rus)karakterini oynayacak kişinin Farah  Zeynep Abdullah olmasına bile ısınmıştık. Ne de olsa Kıvanç’ın masmavi gözlerinin, bembeyaz karların arasından ekranı delen gözleri vardı.
Peki, bu kadar merakla beklenen dizinin akıbeti ne durumda?
İlk bölüm fazla Avrupai bir hikaye kurgusu ve senaryo diliyle yazılmıştı. Çekimler, Sanat, Kostüm kısaca Produksiyon tam anlamıyla enfesti ama, içi boş geldi nedense.
Bir kız için iddiaya giren erkekler topluluğu ellerinde kadehlerle kahkahalar savuruyordu saray koridorlarında. Dizinin kötü karakterini oynayan  Birkan Sokullu’ya rolü yakıştıramadık. Evin cici çocuğunu bu şekilde kabullenemedik belki de. Entrikalar yine çok Avrupa diyarlarında uçuşuyordu. Bir türlü yere konamadı.
Birinci bölümü sabırla bitirdik, “Olur, olur, oturur. Produksiyon müthiş ama!”diyerek sonrası,sonrasını bekledik durduk.
İvmeli ratingleri ile az- çok alarm veriyordu aslında.
Dördüncü bölümden sonra İstanbul’a taşınan çekimlerin maalesef  kalitesi ilk bölümlere nazaran zayıflayınca hayal kırıklığı yarattı açıkçası. Senaryonun her seferinde düzeleceğini, tırmanacağını beklerken, ekranı zaplar hale geldik Kıvanç’ın gözlerine rağmen.
Dünkü bölüm ise ratinglerinde anlattığı gibi hevesimizi yine kursağımızda bıraktı.
Bir süreden sonrada artık göze batmaya başladı bazı şeyler. Mesela Rus güzeli olarak kabullendiğimiz Farah Zeynep’in “Bir Rus kızı nasıl olur?” sorusunun cevabını karşılayamadığı açık verdi. Hele de dünkü bölümde dip boyasının çıkmış olması ve siyahlarının ekranda gözümüze gözümüze girmesi Rus kızı ile bağdaşmayan bir absürtlükteydi.


Bu noktada aklıma komik bir nokta takıldı istemsizce:
Erkeklere bir Rus kızını tarif et desem alacağım cevap; Uzun boylu, renkli gözlü, açık tenli , sarı saçlı,taş gibi …devam eder durur bu sorunun cevabı. Halkımızda herhangi birine sorsam bir Rus kızı nasıl olur diye? Sarışın, renkli gözlü der. İlkokuldaki çocuğa sorsam “sarışın “ der.
Şimdi dönelim dünkü bölüme. Bütün detayları oyunculuğu ile kapatabileceğine inandığımız Farah Zeynep’in aslında sonradan yapılmış sarı saçları da dip boyası diye bağırıyorsa, Rus kızı olarak çizilen imaja pek de yaklaşamıyor.
Bundan sonra durum ne olur bilinmez demek isterdik ama Kurt Seyit’in ivmeli ratingleri aynı şekilde devam edecek gibi.
Başarının grafiği Şura’ya değil tabi ki Senaryoya dayanıyor. Ay Yapım’ın başarılı kalemleri için beklide en önemli nokta  seçilen eserin yanlışlığından da kaynaklanıyor. Romanı okuyanların çoğu aslında Kurt Seyit ve Şura’nın hikayesi ve sonunun çok da ortalığı duman etmeyecek bir eser olduğunu biliyor.
Bundan sonrasını artık,ben de dahil olmak üzere bekleyip göreceğiz.
Bunca insanın emeği ile ve zor çalışma koşullarında yapılan iş umarım gereken noktaya ulaşır.



9 Nisan 2014 Çarşamba

TÜKENDİM,OYNAMIYORUM!











Bir arkadaşımla telefonda konuşuyordum, kızcağaz adeta isyan bayrağını çekmiş gibiydi. Önümde dosyalar, bekleyen mailler, çalan telefonlar. Ay Özlem Tükendim ben evlenip kurtulacağım bu hayattan dedi pat diye.

Doktor Tükenmişlik sendromu teşhisi bile koymuş. Bu bizim Hürrem Sultan Meryem Uzerli’den sonra da moda bir hastalık oldu memlekette. Sanki önceden hiç yoktu.
  
 Her şey bizim için öyle kolaydı sanki....
“Tükendim, Oynamıyorum.” De, çık işin içinden bir exit yazısı görebilirsen.

Hayat hiç de affetmiyor senin tükendim çığlıklarını. Şimdiye kadar kaç tane tükenen var etrafımızda kim bilir? Belki tükendiklerinin farkında olmadan yaşayanlar, belki tükenip tükenip çıkanlar.
En basiti annelerimiz. Şimdiye kadar kaç yüz kez havlu atmıştı hayata? Çoluk-çocuk, torun-tombalak deseler de gram düşüş yok o enerjide. En basitinden benim annem. İki kızı sürpriz yapıp, dörder ay arayla kız torun haberi verince, Anneanne olacağım diyemeden Süper anneanne oldu kadın. Onar günlük devriyelerle vazifesini tamamlıyor bana mısın demeden.
Ya evde koca dayağı yiyen kadınlara ne demeli?
-Tükendim ben Süleyman vurma artık? Bizim gerçek Süleyman’dan  gelecek cevap şu olmayacak herhalde:
-Tamam aşkım, iki gün repo yazıyorum sana üçüncü gün iç içe çekeriz eksik bölümleri.(İç içe bölüm çekmek: Kısaca aynı günde farklı bölümlerden sahneleri, aynı mekanlarda çekmek.)
Yaa! tabi oldu. Tüken, tükenebilirsen.
Evlendikten sonrada bitmiyor ki…Çocuk bak, işe git. Gitmiyorsan bile evin onca uğraşı.Tükendim desen bir İzaura gelip evi çekip çevirmiyor herhalde.
Elde avuçta para yok, aşk yok, kariyer aynı, hayat tekdüze. Tükendim diyecek insan yok mu? Çoook. Yapabilen parası varsa kendisine yeni bir hayat kurar, ama bir süre sonra o yeni hayatta da tükenmişlikler başlar. Ya yapamayan? O zaten aynı eli dönmeye mahkum. Okey çekene kadar devam.
Tükendim çocuklar bugün evde yemek yok, dışarıdan söyleyin.
Kaç kez?Ya da kaç kişi için geçerli?
Ay tükendim bugün işi bırakıcam.
Ertesi ayın faturaları, hayat mücadelesi?Yok öyle bırakmak işi pat diye.
Tükendim fatura ödemeyeceğim?
Kim Ödeyecek?Donald Trump mı?
Tükendim, tükendim tükendim artık. Çok sessiz çığlıklar var etramızda çok. Meryem Uzerli gibi ben oynamıyorum tükendim, anca filmlerde oluyor.

E, o zaman ne yapıyoruz? Bugünde tüm sıkıntıları, derdi kederi köşeye atıp, içten bir tükendim çekip, sessiz ve kararlı yola devam ediyoruz.:):)Na'pıcaz Mecburrr.